Birbirimize açtığımız Zoom kredisinin sonuna geldik

Ussal Sahbaz
3 min readApr 9, 2021

Geçen hafta bir yıl aradan sonra ilk kez fiziken yapılan bir etkinliğe gittim. Uludağ Ekonomi Zirvesi buz kez İstanbul’da yapıldı. Çoğu katılımcı konferanslara katılmayı unutmuş gibiydi. Heyecanla çekingenlik birbirine karışmıştı. Enerji sektöründen bir üst düzey yöneticiye kişilerle fiziken beraber olmayı özleyip özlemediğini sordum. Hiç özlemediğini söyledi. “Dijital toplantılar hem daha verimli hem de sabah 07.45 toplantısı için 06.30’da evden çıkmam gerekmiyor” diye ekledi. Peki ofis hayatında her şey verimlilik mi?

Yine geçen hafta yatırım bankası Goldman Sachs’ın genç çalışanlarına yaptığı anketin sonuçları basına sızdı. Gençler çok çalışmaktan şikayetçi ve ruh sağlıklarını kaybetmek üzere olduklarını söylüyorlar. Ankete katılanlar haftada ortalama 108 saat çalışıyormuş. Günde 15 saat eder. Goldman’da gençler için uzun çalışma saatleri yeni değil. Anlaşılan o ki, eskiden ortaklardan birinin birkaç kadeh şarap içip akşama kadar uzattığı müşteri yemeğinden dönmesini ofiste beklemek yerine, evde Zoom başına hapsolmak gençleri olumsuz etkilemiş. Acaba neden?

Ofis hayatından verimlilik beklentisini çalışanlar için ikiye ayırabiliriz. İlk gruptaki gençler için ofisin temel amacı öğrenme ve ilişki kurma. Sadece toplantılardan değil, toplantıya girerken ve çıkarken olan muhabbetlerden, patronla ve iş arkadaşlarıyla olan planlanmamış ve tesadüfi etkileşimlerden öğrenme. Aynı zamanda ofis yeni arkadaşlar edinmek için fırsat. İhtiyarlar ise bu ilişkileri çoktan geliştirmişler. İşlerin nasıl döndüğünü biliyorlar. COVID-19 öncesinde bir an evvel ofisten çıkabilmek için fırsat kollayan tipler için Zoom tabii ki çok verimli bir çalışma ortamı. Bu nedenle ofisten uzaklaşmaya gençlerin ve ihtiyarların tepkisinin farklı olması çok doğal.

Zoom hayatından memnun olan bir kesim daha varsa o da büyük şirketlerin satın alma birimleri. Eskiden odanızın büyüklüğünün güç ve mevkinizle orantılı olduğu kocaman ofislerden herkesin istediği yere oturduğu sabit bir masanızın bile olmadığı açık ofislere geçilmesiyle şirketlerin ofis masrafları zaten bayağı kısılmıştı. Şirketler bu ofis düzenini “iletişimi ve inovasyonu artırıyoruz” diye savunsa da yapılan araştırmalar gösteriyor ki kimsenin yeri yurdunun belli olmadığı açık ofislerin kaosu çalışanlar arası fiziki iletişimi %70’e kadar düşürüyor. Duvarların yerini kulaklıklar alıyor. Satın almacılar ofis talebinin uzaktan çalışma ile kalıcı olarak düşeceğine inanıyordu, ancak veriler aksini gösteriyor. Aşılanmayla New York’ta ofis talebi Mayıs 2020’nin 11 katına çıkmış durumda. San Francisco ve Los Angeles’taysa neredeyse COVID-19 öncesi seviyelere dönmüş vaziyette.

Eğer yaptığınız iş yeniliğe dayalıysa farklı perspektifler edinmeniz, farklı perspektifler edinmek için yeni kişilere güvenmeniz, güvenmek için de fiziken zaman geçirmeniz lazım. ABD’de 1920’lerdeki içki yasağında patent alım oranı yüzde 18 düşmüş. Alkol inovasyonu artırdığı için değil, barlar kapanınca sosyal etkileşim azaldığı için. Birbirimize açtığımız Zoom kredisinin sonuna geldik. Gençler ve yenilikçi işler yapıp genç kalanlar için ofise ve fiziki etkinliklere dönmek kaçınılmaz. Eskisi gibi çalışmak her gün ofise gitmek anlamına gelmeyecek ama belli aralıklarla bir yerlerde buluşmamız gerekecek. Rutin işlerse büyük ihtimalle Zoom’dan devam edebilir. Sizin işiniz hangi grupta, şimdi düşünme zamanı.

Bu yazı 2 Nisan Cuma günü Dünya Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

--

--