Kaybolacak mesleklerin okutulduğu üniversiteleri tercih etmeyin

Ussal Sahbaz
2 min readAug 20, 2020

--

Üniversite sınav sonuçları açıklandı. Şimdi milyonlarca öğrenci ve ailesini tercih telaşı sardı. Türkiye’de ilk merkezi üniversite sınavı 1974’te yapılmıştı. Aradan neredeyse elli sene geçti. Dünya değişti. O zamanki kılavuzla bugünkünü karşılaştırdığınızda, bir sürü yeni üniversite açılmasına karşın fakülte ve bölümlerin neredeyse aynı olduğunu görüyorsunuz. Bugün tercih yapanların çalışacakları gelecek 50 yılda değişim daha da hızlanacak. Bu durumda hangi üniversiteyi ve bölümü tercih etmeli?

Üniversiteler bilgiyi belli kalıplara sokup topluma ve gelecek nesillere aktarmak için kurulmuştu. Matbaanın icadından bu yana bu iş basılı kitaplarla yapılıyordu. Kitapları okumak için kütüphanelere gidip kağıtları taramak lazımdı. Sonra internet geldi. Bilgiye dijital olarak erişmek kolaylaşınca aradığını bulabilmek esas darboğaz haline geldi. Google aradığını bulmayı kolaylaştırdı. Üniversiteler gittikçe bilgiyi kalıplara sokup aktarmak kadar, bulduğunuz bilgiyi işleyecek becerileri kazandırmaya odaklandı.

Geçen hafta açıklanan GPT 3 isimli yapay zekâ sistemi Google’ın arama motorunun ötesine geçip metinleri işleyebiliyor. Mesela herhangi bir metni mahkeme dilekçesine çevirebiliyor. Sözlü olarak verdiğiniz talimatları bilgisayar yazılım koduna çevirebiliyor. Bilimsel araştırma makalelerinin gazetede yayımlanabilecek haber niteliğinde özetini çıkarabiliyor. Yapay zekânın bu becerileri karşısında üniversite mezunu sözleşme yazan avukat (veya arzuhalci), yazılım geliştirici veya haber editörünün işi hızla kaybolma riskiyle karşı karşıya.

Yapay zekâ çağında iki tip iş kaybolmayacak: Birincisi, parçaları bir araya getirmeye, çok yönlü düşünmeye, kendini ifade ve başkalarını ikna edebilmeye dayalı kompleks işler. İyi bir mühendisken parçaları bir araya getirip girişimci olmak, ikna kabiliyeti ve ilişkileri gelişmiş bir ceza avukatı olmak gibi. Eğer ne iş yaptığınızı annenize 10 dakikada anlatabiliyorsanız, önümüzdeki 10 sene içinde işsiz kalacaksınız sözü bu kategoriyi anlatıyor (Bu konudaki TEDX konuşmam). İkincisi, insani ilişkiye dayalı işler var: spor hocalığı, yaşlı bakıcılığı, berberlik gibi. Bu kategorideki işler daha düşük gelir getirse de güvenli, kaybolma riski az. Bu iki kategori dışındaki işler ise gün geçtikçe kayboluyor. İşgücü piyasası yüksek gelirli ve değişken işler ile düşük gelirli ve güvenli işler arasında kutuplaşıyor.

Eğer üniversitelerin öğrettiği temel beceri olan bilgiyi işleme becerisi gittikçe önemini kaybedecekse, üniversite tercihinin ne önemi var? Birincisi, farklı disiplinleri bir araya getiren, değişik alanlara geçiş yapmanızı kolaylaştıracak bir eğitim alabilmek. Önemli olan kariyeriniz boyunca farklı işlere adapte olabilecek entelektüel merakı ve duygusal olgunluğu geliştirmek. Çünkü 20 yıl sonra yapacağınız işle okuduğunuz bölüm arasında bağlantı pek az olacak.

İkincisi, gittiğiniz üniversitenin işgücü piyasasına girerken vereceği sinyal. İyi bir üniversiteyi bitirmek, herkesin her bilgiye erişebildiği günümüzde iyi bir marka etkisi yaratıyor. Üçüncüsü, üniversitede edineceğiniz arkadaşlıklar. Bu ilişkiler yine herkesin her şeyi bildiği dünyada kariyerde en önemli avantaj olacak. Tercihlerde bu parametrelere göre düşünmek lazım. Üniversite bölümden, etiket içerikten daha önemli.

Bu yazı 27 Temmuz 2020'de Dünya Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

--

--

No responses yet