Ondokuzuncu yüzyılda dünyanın en zengin iki adamı Türkiye’den çıkmıştı

Ussal Sahbaz
3 min readAug 20, 2020

--

David Sasoon

Çin’de Şangay’a gidenler şehrin en turistik mahallesi olan Bund’u görmüşlerdir. Sarı Irmak’ın hafif kavis yaptığı yerde en lüks otellerin ve restoranların bulunduğu şehrin eski iş merkezinin isminin Türkçe’deki (ve Farsça’daki) “bent” kelimesinden geldiğini ise az kişi bilir. Bugün 1800’lerdeki ilk küreselleşme döneminde topraklarımızdan çıkıp dünyanın en zenginleri olan iki işadamının hikayesini anlatacağım.

David Sasoon, 1792’de Bağdat’ta Musevi bir ailenin büyük oğlu olarak doğdu. Babası Salih Osmanlı valisinin hazinedarıydı. David gençliğinde yerel Osmanlı yöneticileriyle kavga edip Hindistan’a Bombay’a kaçtı. Bağdatlı hemşehrilerinin yardımıyla geliştirdiği ticaret ağı sayesinde İngilizlerin Hindistan’daki gözde işadamı oldu. Ama şans David’in yüzüne Çin’de gülecekti. Hindistan’da ekilen afyon Çin’e illegal olarak satılıyordu. On Çinli’den biri afyon bağımlısı haline gelince Çin İmparatoru sert tedbirler aldı. Kaçakçıların lobisiyle İngilizler Çin’e savaş açıp afyon kullanımını serbest bıraktırdılar. Çin afyonu serbest bırakınca kaçakçılığın bir anlamı kalmadı, ticaret yapmayı en iyi bilen David Sasoon afyon ticaretinin de başına geçti. Öldüğünde ne İngilizce ne Çince öğrenmişti.

David’in torunu Victor Sasoon tüm parasını Şangay’da Bund mahallesinin inşasına harcadı. Şehrin en büyük oteli Cathay’dan (bugün Four Seasons) elektrik dağıtım şirketine kadar her şey Viktor’un elindeydi. Bund o zaman, bizdeki Galata veya Alsancak gibi, yabancıların kapitülasyon hukukuna tabi olduğu özel statüdeydi. Çin ekonomisi Bund üzerinden dünyaya entegre olurken Viktor Sasoon da dünyanın en zengin adamı oldu. Ne var ki Victor İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra komünistlerin iktidarını öngöremedi. Tüm malına el kondu. Son günlerini Bahamalarda geçirdi.

Kalaust Gülbenkyan

Kalaust Gülbenkyan, Victor Sasoon ile aynı yıllarda İstanbul’da doğdu. Ailesi aslen Kayseriliydi. Çocukluğu Moda ile Adalar’daki köşkleri arasında geçti. Londra’da jeoloji okuduktan sonra ailesinin işlerini sıkıcı bulup petrol konusunda danışmanlık yapmaya başladı. O güne kadar dünyada petrol Rockefellerların kurduğu Amerikan şirketlerinin tekelindeydi. Gülbenkyan, Birinci Dünya Savaşı sırasında, petrolün artık özel tekellere bırakılamayacak kadar stratejik hale geldiğini ve savaş bitince petrolün farklı devletlere yakın şirketler tarafından kontrol edileceğini fark etti. Fransa’ya yanaşıp, Fransa üzerinden dünyadaki başlıca petrol şirketlerini kartel haline getirerek eski Osmanlı topraklarındaki petrolleri paylaştırdı. Gülbenkyan’a her anlaşmadan %5 aldığı için “Bay Yüzde Beş” denirdi. Ne Irak’a ne Suudi Arabistan’a gidip kapalı kapılar ardında yaptığı anlaşmalarda dünyanın en zengin adamı oldu. Ne var ki en büyük korkusu oğullarının ve gelinlerinin parasını yemesiydi. İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız olduğu için kaçtığı Portekiz’de kimsenin parasını yiyemeyeceği bir miras düzenlemesi yapmaya çalışırken ölünce servetine Salazar rejimi çöktü. Bugün dünyanın en güzel müzelerinden biri olan Gülbenkyan Müzesi onun servetiyle Lizbon’da faaliyet gösteriyor.

Hem Sasoon hem Gülbenkyan ilk küreselleşme devrinin yükselen pazarlarını (Çin ve petrol) iyi görmüşlerdi. Neredeyse hiçbir şey üretmeden şirketleri ve devletleri biraraya getirip iş yaptırarak kazandılar. İkisi de çıktığı topraklardaki ilişkilerini kullandı ama işini o zamanın hegemon gücü İngiltere tabiyetinde kurdu. 1980’lerde başlayan yeni küreselleşme bugün duraklarken bu eski tecrübelere dönüp bakmakta fayda var.

Bu yazı 16 Temmuz 2020'de Dünya Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Daha fazlası:

Tatilde daha fazlasını okumak isterseniz bu sene çıkan iki kitap: Sasoonlarla ilgili Jonathan Kaufman’ın “The Last Kings of Shanghai: The Rival Jewish Dynasties That Helped Create Modern China”

Gülbenkyan ile ilgili Jonathan Conlin’in “Mr Five Per Cent: The many lives of Calouste Gulbenkian.”

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

--

--

No responses yet

Write a response