Teknolojide geri kalmamızın nedeni için e-skuter yönetmeliğine bakın

Ussal Sahbaz
3 min readApr 30, 2021

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı geçen hafta e-skuter konusunu düzenleyen bir yönetmelik yayımladı. Şehir içi ulaşım deyince dikkatimizi çekmesi gereken en büyük tarihi başarısızlığımız İstanbul’un Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük ikinci şehri olmasına rağmen, Uber’in Avrupa’dan Taxify’in Estonya’dan, Careem’in ise Dubai’den çıkmış olmasıdır. Careem 2019’da 3 milyar dolar değerleme ile satıldı. Bizse iki sene sonra Getir’in 1 küsur milyar dolar değerlenmesine seviniyoruz. Tam da bu anda Dubai 2023 yılında taksi hizmetlerini otonom araçlarla vermeye başlayacağını açıkladı. Neden geri kalıyoruz? Bazı ipuçları yeni çıkan e-skuter yönetmeliğinde.

Yönetmelikte e-skuter şirketlerine lisans alabilmeleri için bazı şartlar getirilmiş. Kuşkusuz e-skutera binmek kullanıcılar için riskli. Ben mesela bu riski önlemek için kask takma şartı getirilmesini beklerdim. Onun yerine e-skuter işi yapacak şirketlere asgari 500 bin TL sermaye şartı getirilmiş. Sermayesi çok olan şirketlerin skuterlarından düşenlerin bir yeri kırılmıyor mu? Yoksa e-skuter şirketleri bankaydı da biz mi yanlış anladık? Bakanlığın düzenlediği başka alanlarda araçların en azından bir kısmının lisanslı şirkete ait olması şartı var. Ben de bazen eski yazılarımı kopyalayıp yapıştırıp yeni yazı yaparken böyle unutulup kalan yerler oluyor. Oysa e-skuter işindeki olası risklerin sermaye yeterliği ile giderilmesi mümkün değil. Bu düzenlemenin tek sonucu piyasada rekabetin azalması olur.

Son zamanlarda herhangi bir bakanlığımız dijital bir konuyu düzenleme çalışmasına başladığında akla ilk gelen unsurlardan biri veri yerlileştirme zorunluluğu oluyor. E-skuter şirketleri için de verinizi Türkiye’de tutacaksınız denmiş. Şimdi düşünelim: Acaba e-skuter verileri savunma sanayii verileri ya da finansal veriler gibi stratejik önemde midir? Acaba e-skuterlar terör veya organize suç örgütleri tarafından yaygın olarak kullanılıyor da bunları takip etmek için tedbir mi alınmış (eğer öyleyse neden taksiler için aynı tedbir yok?)? Yoksa dökme demir ve dandik bir elektrik motorundan oluşan e-skuterlar ulusal güvenlik açısından stratejik bir teknoloji mi içeriyor? Belki de sadece temizlikçi ve güvenlik görevlisi istihdam edip, yaktığı enerji ile cari açığımızı artıran veri merkezlerinin e-skuter verileri sayesinde gelişerek ülkemizi kalkındıracağı düşünülüyor. Şaka bir yana ülke olarak hangi verilerin yerlileştirilmesi gerektiği konusunda ciddi ciddi düşünmemiz lazım. Bu konuda net bir politikamızın olmaması uluslararası ticaret anlaşmalarında da başımızı ağrıtacak. Her durumda, e-skuterlerden elde edilen verinin Türkiye’de tutulması zorunluluğunun tek sonucu dünyada bu işi iyi yapan şirketlerin ülkemiz pazarına girmemesi ve yine rekabetin azalması olacak.

Bu tip teknolojinin önünü kesen düzenlemelerin ardında yatan üç neden var: Birincisi, analog dünyadaki düzenlemelerin dijital dünyaya sermaye yeterliliğinden yerlileşme zorunluluklarına kadar kopyalanıp yapıştırılması. İkincisi, dünyadaki regülasyonların yeterince iyi anlaşılmaması ya da İngiltere, Avrupa Birliği ya da Dubai yerine Rusya, Hindistan, Nijerya gibi ülke örneklerine bakılması. Üçüncüsü, düzenleme yapılırken sadece mevcut oyuncuların görüşünün alınması. Oysa önemli olan henüz pazara girmeyenlerin menfaatinin, yani rekabetin, korunması. Rekabet inovasyonun önünü açar. Rekabetin olmadığı, yasakların ve sınırlamaların çok olduğu pazarlarda yeni teknolojilerin kullanımı gelişmez. Vatandaşın hayat standardı düşer. Teknolojiyi kullanamayan uluslar teknoloji de geliştiremezler. Sonra bir bakarsınız e-skuterci martılar rekabet yokluğundan şişmiş devekuşu olmuş.

Bu yazı 23 Nisan 2021 Dünya Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

--

--