2023'te okuduğum kitaplar

Ussal Sahbaz
5 min readDec 29, 2023

--

Her sene olduğu gibi 2023’te okuduğum kitapları dikkatinize sunmak istiyorum (2022,2021, 2020, 2019 yıllarında okuduğum kitapların listeleri de var). Kitapların notlarını bugün, yani bazılarını okuduktan neredeyse bir yıl geçtikten sonra, yazdığımı dikkate almanızı rica ederim. Umarım içinden okumak istedikleriniz çıkar ve okuyunca da beğenirsiniz. Mutlu yıllar!

Biyografi

Walter Isaacson’ın Elon Musk biyografisi senenin en geniş yankı uyandıran kitaplarından biri oldu. Kimileri Isaacson’ı “Access journalism” ile suçladı, yani Elon Musk’a erişim karşılığında adamı olduğundan iyi göstermiş, dedi. Bense yaşayan ve hatta hayatının zirvesinde olan birinin biyografisini yazmanın ne kadar zor olduğunu düşündüm. Kitabı podcastimde tartışmıştık.

Bu kitap Iraklı bir yahudinin İsrail’e göç anıları. İsrail nüfusunun çoğunun Arap ülkelerinden gelen Yahudilerden oluştuğunu, buna mukabil ekonomik ve siyasi sistemin Avrupa’dan gelip İsraili kuran Yahudilerin elinde olduğunu çoğu kişi bilmez. Bu ayrım –İsrail’deki daha birçok ayrımla beraber — ülkenin bugün yaşadığı siyasi krizin temelinde yer alıyor. Bu biyografiyse, konuyu çok daha şahsi perspektiften ele almış. Yazarın çocukluğundaki Bağdat detayları da ayrıca güzel.

Buzzfeed, Huffington Post, vb. yeni nesil haber sitelerinin yükseliş ve düşüşünün hikayesi. Bunların bizdeki karşılığı da Onedio. Bu kitaptan yola çıkarak intern haberciliğinin geleceğini Onedio’nun kurucusu Kaan Kayabalı ile podcastimde konuşmuştuk.

Teknolojinin toplumsal etkileri

Bu kitap sayesinde oyun dünyasıyla ilgili bayağı bilgi edindim. Oyunların önemi ve hayattaki yerini antropolojik temellerden yola çıkarak anlatıyor. Oradan da metaverse konusuna geçiyor. En son oynadığım oyun Civilization olduğu için konudan epey uzak kalmıştım. İyi oldu!

Büyük beklentiyle aldığım bu kitabı pek beğenmedim. Mustafa Suleyman, Deepmind’ın kurucusu olarak dünyada yapay zeka işlerini en iyi bilen isimlerden ama işin toplumsal yansımalarına gelince beylik lafların ötesine geçememiş. Ayrıca Suriyeli bir göçmen olarak ilginç altyapısını da bence kitaba yeterince yansıtamamış.

Bir Daron Acemoğlu & Simon Johnson klasiği. Her zamanki gibi kompleks kavramları tarihsel hikayelerle okura aktarmışlar. En önemli mesaj, teknolojiler nötr olsa da teknolojik gelişimin ne yöne gideceğine, mesela işgücünü mü yoksa sermayeyi mi zengin edeceğine, insanlar karar veriyor. Türkçesi de çıktı.

Gillian Tett, FT’de en sevdiğim yazarlardan. Bu kitapta, bir sosyal antropolog olarak ekonomiye ve iş dünyasına nasıl baktığını anlatmış. Kitap Tacikistan’da doktora sırasında yaptığı saha çalışmasıyla başlıyor. Sonra birçok güncel örnek var. Aşağıda daha da anlatacağım üzere, son zamanlarda antropolojiye merak sardığım için çok hoşuma giderek okudum.

Tarih

Bütün tarih dersleri ve kitapları tarihi bölge bölge anlatır. Mesela Avrupa (1500–1900), Hindistan (1800–2000) gibi. Bu kitapsa tüm dünya tarihini eş anlı anlatıyor. Böylece mesela Kristof Kolomb Amerika’ya gittiği zaman Babür Şah’ın da Hindistan’ı ele geçirdiğini fark edebiliyorsunuz. Mutlaka okumanızı öneririm.

Simon’ın dünya tarihi kitabını beğenince, bu kitabı da okudum. Kudüs’ün tarihiyle ilgili yazılmış en kapsamlı ve akıcı kitap olabilir. Daha önce 3–4 kere gezdiğim Kudüs’ü bir kez de bu kitapla gezmek şart oldu. Simon’ın her iki kitabı içinde bir uyarım var: Antik çağ bölümleri en başta ve çok uzun. Buralarda her şey birbirini tekrar ediyor gibi geliyor. Sıkılırsanız kitabı bırakmayıp, milada doğru atlayın, sonrası çok daha güncel ve gözünüzde canlandırabileceğiniz içeriklerle dolu.

Simon’dan sonra Niall Ferguson’ın bu klasiğini de okumak istedim. Ferguson biliyorsunuz dünyanın en egolu tarihçisi olabilir. Kendine göre saplantılı bakış açıları var. Bu kitapsa hikayeli güzel bir anlatımla birkaç tez içeriyor. Akşamları yatmadan okunabilir.

Kum, bakır, lityum gibi birkaç maddenin tarihin başından bugüne önemini mükemmel hikayeler ve tasvirlerle anlatan bir kitap. Madenlerin izinden dünya tarihi adeta. Bu kitabı okumadan önce Avrupa: “Madencilik çevreye dost!” yazısını yazmıştım. Belki seneye bir yazı daha çıkabilir.

Her gün Ukrayna’dan Gazze’ye bu kadar savaşı takip ederken, harp çalışmaları üzerine bir kitap okumakta fayda olur diye düşündüm. Bu kitap da benim gibi hiç askere gitmemişler için güzel bir başlangıç. En önemli mesaj şu: İHA’lardan siber savaşa kadar birçok yeni teknoloji çıksa da, savaşlar kara kuvvetleri ile kazanılır veya kaybedilir!

Bu kitapta da dünyadaki farklı ölçü birimlerinden yola çıkarak dünya tarihini okuyorsunuz. Saat, uzaklık, ağırlık… Hepsinin siyasi ve ekonomik anlamları var. Mesela Fransız devriminde birçok ölçü biriminin değiştiğini, hatta haftadaki gün sayısının bile değiştirildiğini buradan öğrendim.

Beyin ve antropoloji

Bir insanın iyi tanıdığı en fazla 160 arkadaşı olabileceğini ve bu sayının şempanzelerde de aynı olduğunu iddia eden “Dunbar Sayısı”nın isim babası Robin Dunbar çağımızın önemli antropologlarından. Bu kitapta şöyle sorulara cevap aramış: Neden kadınların “BFF”i oluyor ama erkeklerin olmuyor? Neden kardeşler anneleri babaları ölünce kavga eder? Her bir cümlede kendinizin veya yakınlarınızın hayatından parçalar bulabilirsiniz.

Dunbar’ın “Friends” kitabını beğenince daha önce yazdığı bu kitabı da okudum. Aynı akıcılıkta değil ama aslında Friends kitabında anlatılan birçok konunun evrimsel köklerini burada bulabilirsiniz. Önce Friends’i sonra isterseniz bunu okumanızı öneririm.

Bu sene daha çok dinlenebilmek ve bu sayede daha verimli çalışabilmek için birkaç kitap okudum. Bir işe yaradı mı bilmiyorum ama bu kitapta güzel tüyolar var. Mesela, her gün işinizi bir ritüelle bitirin ve sonra bakmayın. Mesela, internete bakmayacağınız değil bakacağınız zamanları önden belirleyin. Uygulayamasak da güzel fikirler…

Bu kitap da aslında Deep Work’ün tamamlayıcısı. Haftada bir gün durup dinlenmenin anlamı nedir? Heschel, ABD’deki önemli hahamlardan. Ancak kitaptaki içerikler dinin ötesinde herkesin hayatına yönelik. Keyifli bir okuma…

Benzer çizgide iki kitap daha okudum ve vaktiniz olursa bakmanızı tavsiye ederim:

Ülkeler

Yıllardır İspanya ile ilgili bir kitap okumak istiyordum. Çünkü dünyada Türkiye’ye en benzeyen ülkelerden biri. İspanya’da demokrasinin bizden çok daha yeni olduğunu unutmamak lazım. Buna rağmen İspanya muhafazakarlıkla ilerleme arasında iyi bir denge kurabilmiş. Bu kitabı The Economist’in eski İspanya muhabiri yazmış. Bazen ülkelere dışarıdan birinin bakması içeriden iyi bilen birinden daha ilginç sonuçlar veriyor. Bu kitap da güzel bir örnek.

Hindistan ile ilgili iyi kitap buldukça okuyorum. Edward Luce’un bu kitabı 10 küsur senelik. Luce, bildiğim en iyi yazarlardan, müthiş gözlem ve kinaye yetenekleri var. Maalesef kitap eski olduğu için Modi dönemini anlatmıyor ama özellikle Indra Gandhi dönemine dair bilgiler çok iyi.

Bu sene iki tane de Çin ile ilgili kitap okudum. Maalesef Çin ile ilgili Çinli yazarların kitaplarını pek bulamıyoruz. Bunlar da yabancı yazarlara ait, Çin Komünist Partisi’ne ağır eleştiriler içeren eserler:

--

--

No responses yet